9 Ekim 2008 Perşembe

dengesiz

9 Ekim 2008 Perşembe
Hastayım blogcan. Yutkunamıyorum boğaz ağrısından. Fark ediyorum ki ben öğrenciliğimde bu kadar sık hasta olmazdım. Okula hastalık yüzünden devamsızlığım var mıdır onu bile hatırlayamadım. Acaba diyorum, bünye çalışma hayatını kaldıramadı da isyanlarda mı. Yaklaşık iki ay önce de mide bulantısı kıvrandırmıştı. Sabah işe gittiğim gibi tekrar eve dönüp uyumuş, uyumuş, sonra tekrar uyumuştum. Bütün gün, bütün gece. Hiç öyle hasta olup yorgan döşek yattığımı da, ateşimin yükseldiğini de bilmezdim. Neyse efendim. Zaten dünya da aynı dünya değil ki. Belki küresel ısınmanın bendeki etkileridir bunlar da. Olabilir tabi. Ne giyeceğini bilememe durumları. Mesela cumartesi günü Birkanların terasta milango yapacaktık. E tabi ona göre giyindim. Akşam için de panço filan aldım yanıma. Yolda giderken çok terledim. Dans da yalan olunca pançoyu boşuna aldığımı düşünmüştüm ama o akşam orda kaldığım için ertesi gün de aynı kıyafetleri giydim. Ve bir gün önce akşam serininde terleten kıyafetlerle ertesi gün öğle vakti üşüdüm. Rahmetli eniştemin anlattığı bir şey vardı: Atatürk kurtuluş savaşı zamanında her yöreden orduya katılmak için insanları çağırmaya gidermiş. Trakya’ya gelmiş sıra. Atatürk şöyle bir bakmış daha bakarken pardösüsü bir yana saçları diğer yana uçunca, buranın havasından hayır yok, insanından hiç hayır gelmez demiş. Belki Tekirdağlı olan babamı kızdırmak için eniştemin uydurduğu bir şeydir ama İstanbul’un havası tam olarak böyle, dengesiz. İnsanların da bulunduğu bölgenin ikliminden etkilendiği kabul görmüş bir gerçek olduğuna göre, dengesizliğimizin bir suçlusu da pekâlâ İstanbul olabilir.

Birkan’ın köpeği Carmen çok tatlı ve çok uslu. Orion’dan sonra evde köpek besleme işinden epey soğumuştum, Carmen tekrar ısıttı bu fikre. Bir köpekle uyumak çok huzur verici bir şey. Böyle yumuşacık. Hem de seni parçalayacak gücü varken sen ona kızsan bile sesini çıkarmıyor ya, işte o zaman hayranlığım artıyor bu hayvancıklara. İnsanların gösteremediği bir olgunluk neticede. Doğadan öğrenecek çok şeyimiz var.

Birkanlara girer girmez bir meze muhabbeti döndü. Ayağımın tozuyla hemen mutfağa girip bir hibeş yapıverdim. -Tabi Ahmet’in tahini homojen kıvama getirme çabasını göz ardı edemem.- Bütün insanlar Antakya mezelerini tatmalı. Harika lezzetler. Erkekler ve ben çok sevdik, kızlara biraz ağır geldi. Bu genellemede yanlış yerdeyim sanırım :) Ayrıca hibeş çok da güzel bir cips sosu oluyormuş. Tavsiye edilir. Tarifi için bir telefon uzağınızdayım :) Lafı gelmişken damla çikolatalı tarçınlı kekim de kapış kapış gitti. Süper, asla yüzümü kara çıkarmayan bir tarif o da.

Pazar günü dayımın oğlunun bebeği oldu, Ege. Çok tatlı bir şey. Şimdilik pek uslu gözüküyor. İnşallah öyle devam eder. Allah huzurlu ömür versin ona. Darısı başıma :)

5 yorum:

Onur ŞATIR dedi ki...

İstanbul havasının dengesizliğinin yeni mi farkına varıyorsunuz efenim; cıh cıh cıh? :)))

Geçmiş ola...

Ege bebeğe uzun, tatlı-tuzlu bir hayat dilerim...

Unknown dedi ki...

karmen?
insanı parçalayacak güç?

de get yeaaa

neş'e dedi ki...

karmende de orionda da var. sincapla karabaşta da var. ama işte büyüklük gösteriyorlar. o seni parçalamaya kalksa elinden kolay kurtulabileceğini mi sanıyorsun? hele de iki fıtıkla :)

dün birkan söyledi, oyun oynarken ahh deyip elini tutsa gidip elini yalıyormuş. yavrum benim.

Unknown dedi ki...

orionun kafası değil ama fiziki üstünlüğü tartışılmaz.
karabaşla sincap da belki ama karmene ferhan şensoydan bir demeç sunmak istiyorum "hasssssktr be rıfat abi!" (pardon filminden alınmıştır)

Unknown dedi ki...

YAni kusura bakma Neşecim ama bende Özgür'e hak verip yine pardon'dan aynı anlamda bir replik ile cevap vermek istiyorum:
"se se see" :)))

Bir de Carmen çok salak. Bana çok paraya mal oldu. İpnee...

 
naeknhu © 2008. Design by Pocket