26 Temmuz 2009 Pazar

bir tatlı huzur

26 Temmuz 2009 Pazar

25 Temmuz 2009 Cumartesi

'e tug'dan bildiriyor

25 Temmuz 2009 Cumartesi
Fotoğrafta pek seçilmese de sol tarafta pıtır pıtır çadırlarımız var. Evet, ben sosyetik bir bayan olarak çadır kurup otelde kalıyor olabilirim her defasında :) Yine de yeme içme çadırda konservelerle..

Bu gece saat 01:30 sularında teleskopumuzu yüklenip şu sol taraftaki tepeye çıkacağız. 4'e kadar Türk kahvelerimiz ve Türk müziği eşliğinde gözlem, ardından uyku tulumlarımıza girip güneşin doğuşunu bekleyeceğiz.

Şimdilik bu kadar blogçe. Gördüğün gibi çok teknolocik bi ortamdayız :) Belki yine yazarım.

23 Temmuz 2009 Perşembe

ne haber?

23 Temmuz 2009 Perşembe

Günler hiç anlamadan fevkalade yoğunlukla geçiyor. Dönüp baktığımda “n’aptım ben bu hafta ya” demeye başladığım için google takvim kullanmaya başladım. Sanırım henüz çok işlevsel kullanamıyorum ama ajanda kullanmayı beceremeyen biri olarak belki idare eder diye düşünüyorum.

Evi yaklaşık 1,5 aydır otel niyetine kullanıyorum. Sadece uyumak için gidiyorum. Bazen onu bile yapmıyorum. Uyku demişken, uyku “düzen”i zaten yoktu, artık uyku kısmı da pek yok. Günde ortalama 3 saat uyuyorum. İşin garibi bünye alıştı galiba, yadırgamıyor.

Scuba kursum bitti, dün sınavı vardı. 92 aldım. Aferin Cem hocaya :) Pazar günü havuz dalışını da yaptık. Artık ver elini Kömür, ver elini Kaş, Bodrum :)

Cumartesi Edirne’deydik. Yemyeşil, doğal klimalı ortamda kahvaltı, Meriç üzerinde kahve keyfi ardından 2. Bayezid Külliyesi. Külliye süper huzurlu bi’ yerdi. Vakti zamanında su sesi ve musikiyle özellikle ruh hastalıklarını tedavi ettikleri bir yer. Etraf son derece sade, bembeyaz. Seslerden başka odaklanılacak çok fazla detay yok. Eğer müze olmasaydı ve işlevine devam ediyor olsaydı kesinlikle bir süre oraya kapatılmak isterdim.

Edirne’den yolda makyaj yaparak, süslenerek döndük İstanbul’a. Doğrudan Esma’nın düğününe. Allah bir yastıkta kocatsın.

Ana ile Aziz dün gelmişlerdi. Onlar da ben de gece yarısından sonra eve geldiğimiz için sadece bi’ kahve içimlik görüşebildik. Ana toplamda 5 gün bizde bulundu ve biz sadece dün kahve içerken görüşebildik.

Bu gece yolculuk var yine. Antalya’ya, gözlem şenliğine. En erken Salı günü dönüş. Zeynep Hanım ile birbirimizi tetiklersek birkaç gün uzayabilir.

Son zamanlarda yemek ve gezmek üzerine kurulu bir yaşantım olmaya başladı. Allah sonumu hayır etsin. Hayır demişken, günde 6-8 tane hıyar yiyorum. İçinde bağımlılık yapan bi’ şey mi var acaba? Saat 3 suları hıyar krizine giriyorum.

Son olarak, suratımda işlevsiz bir patlıcan taşımaktan bıktım. Burnumu soluyabilen bi’ tanesiyle değiştirmek istiyorum.

Saygılar.

21 Temmuz 2009 Salı

elma dersem çık, armut dersem çıkma

21 Temmuz 2009 Salı
"Armut" sevgiliye yapılacak en güzel hitaplardan biri olabilir mi acaba? Hayatımdan hiç çıkma manasında?
İmalatta dolaşırken aklıma geldi birden. Zaten pek az olan romantikliğim imalatta hepten tavan yaptığında. :)

19 Temmuz 2009 Pazar

güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya

19 Temmuz 2009 Pazar
güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya
benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya
yâri karşımda görsem de dalarım hülyaya
benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya

(osman nihat akın)

17 Temmuz 2009 Cuma

davay

17 Temmuz 2009 Cuma



Hadi mesai bitsin artık.
5 haftada 3 ayrı şehir.
Hiç fena değil :)

7 abili hürmüz

Şu dünyada Orion ve Ekim varken sırtım yere gelmez asla. Dün gece annesi sayesinde başıma gelenin çok kötü bi’şey olduğunu sanan Orion, bütün gece gözlerini benden bi an bile ayırmadı. Hasta ve ağrılı haline bakmadan Çakmaktaş’ın Dino’su gibi üstüme atlayıp bir sarılışı ve bütün yüzümü yalayışı vardı ki -üstelik 1 dakika filan öyle kaldı- resmen duygulandım. Ben ayağa kalktığım anda hemen tıpış tıpış peşimden gelmesine alışığım fakat dün gece çişe giderken bensiz gitmemesi, onun gideceği yere beni de çağırması alışılmadık bi şey. Canım benim, üzgün süzgün bakıştık bütün gece. Orion’ım vallahi kötü bi şey yok. Sen şimdi beni hasta filan zannetmişsindir belki. Ah şu annen ahh.

Bi de Ekim demiştim di mi. Onu fazla açmaya gerek yok da, benden 10 yaş küçük abim tavırları yok mu, bayılıyorum :)

16 Temmuz 2009 Perşembe

ben şimdi derdimle bir kırık neyim

16 Temmuz 2009 Perşembe
"Sevgiyi hiç tanımayan binlerce insan arasında sen çok şanslısın aslında, hiç çıkarsızca seni bu kadar çok seven, arkandan ağlayan insanlar var yanında... Oralarda yalnız kaldığında da bunu düşünüp güç al tamam mı prensesim..."

Yahu hiçbir yere gitmiyorum. Gerçekten. Alt tarafı Ankara. Ne kadar kötü olabilir ki? Ya da ben mi idrak edemiyorum, anlamıyorum ki.

Ben inanıyorum, her şey çok güzel olacak. Üstelik zaten şehirler arası trafiğe alışık bir bünyeyim. Geceden atladım mı trene/otobüse/uçağa, kahvaltıya nerde isterseniz ordayım. Sabahtan arayıp 5 çayına çağırma hakkınız da saklıdır. Yastık altı neşesi niyetine. Kaybolmuyorum hiçbir yere. Sadece biraz değişiklik, biraz da özgürlük iyi gelecek. Hepsi bu.

14 Temmuz 2009 Salı

yolculuk ne zaman

14 Temmuz 2009 Salı

13 Temmuz 2009 Pazartesi

kalabalık

13 Temmuz 2009 Pazartesi
4 günde yarısı yatılı 17 misafir… Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli köşelerinden :) Annem artık “birisi geliyor mu?” sorusunu bıraktı direkt “kimler geliyor?”a geçti. Seviyorum evdeki umursamazlıktan değil de yaşanmışlıktan doğan dağınıklığı. İnsanların bardaklar nerde diye sormak yerine kendi kendilerine buluşlarını.

Çarşamba Ziza’nın gelişi Orçun’u tetikledi. Ertesi gün iş yerinden 10 kişilik bir grupla projeksiyon eşliğinde film keyfi. (Ziza’dan film arşivim hakkında Neşe’li diyalogları sabırsızlıkla bekliyoruz :) ) Gece bitmeden mertebe atlamaya hazırlanan yüzükleriyle Onur –Cadı çifti. Ertesi sabah Ana. Pazar günü zaten var olan ev halkına ilaveten Zeynep Hanım ve Ali Bey’ler…

Cumartesi günü Solar Beach'teki Starfest'teydik. Neredeyse tüm cücükler olarak... Gerçi ne vampir oynadık, ne de bumkari. Öyle olunca cücüklüğümü hissedemiyorum :)

Haftasonunu kolumdaki saatten kaynaklanan amele yanığı izinin vesilesiyle saatsiz geçirdim. Güzel oldu. Düşünmeden etmeden. Bir de birileri senin yerine plan yapıyor zaten. Öylece akışına bırakıyorsun sadece. Evden kaçta çıksam derdi yok. Ana gelip de duş alınca işte.. :) Karpuz zamanı doğmak gibi.

Cumartesi gece Ajda şarkılarını söylerken denize girdik. Gece olmasına rağmen sıcacıktı su. Sonra Zeynep Hanım'ın yaptığı teleskopla Ay'a baktık, cıstak müzik eşliğinde minderlerde uyukladık. Her şey bitip teleskoplar toplanınca sahilde oturduk. Biraz yıldızlar, biraz müzik. Orçun söyledi, biz dinledik. Uyku vaktini aşmaya başlayınca Orçun saçmaladı, biz eğlendik.

Pazar günü 7, 8, 10 derken anca 12'de terkedebildik Kilyos'u. Bir evi daha garip kabilemizle fethedip cücük evine döndürdükten sonra hayran kaldığı "old city"yi gezdirdik Ana'ya. Gülhane, Ayasofya, Yerebatan, Sultanahmet, Cankurtaran...

Ana'nın görüntüleri, Sultan Spiderman, "e oğlum bitti rüya diyo zaten" ve niceleri :)

Daha anlatacak çok şey var da, toparlayacak zindelikte bir kafa lazım düzenli uyku uyuyan. "Dün gece 5 saat uyudum yaşasın" diyen yerine :)

ankara'nın taşına bak

Sabancı olmadı, Bilkent oldu. Şu olmazsa gitmem, bu olmazsa yapmam derken türlü telefon görüşmeleri neticesinde sanırım Bilkent'e gitmeye karar verdim. Hala sanırım aşamasında gerçi. Kesin sonuç perşembe günü evrakları kargoya verebilirsem ortaya çıkacak. 20 gündür Bilkent'e kabul edildiğimi bildiğim halde oturup etraflıca düşünmeyip her zamanki gibi son güne bıraktığım için kendimi ayrıca tebrik ediyorum.

9 Temmuz 2009 Perşembe

budur

9 Temmuz 2009 Perşembe
"Üniversitede kalmak", birçok insan için "hayattan kaçmanın" en "şık" yoludur.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

mythbusters

8 Temmuz 2009 Çarşamba

13. kattan aşağı bırakılan kaydırmalı kapaklı telefon, kapaklarını kendiliğinden kaydırarak kanat olarak kullanıp yumuşak bir süzülüşle elektronik hayatına devam edebilir mi?

6 Temmuz 2009 Pazartesi

sihirli lamba

6 Temmuz 2009 Pazartesi
Kendime en kocamanından nazar boncuğu almak, tütütütü maşallah demek istiyorum. Son zamanlarda Alaaddin'in sihirli lambası elime geçmiş gibiyim.

Hayaller listesinden ikisinin daha üstü çizildi.

bin bir direk sarnıcı'nda tango...

ve scuba diving...

5 Temmuz 2009 Pazar

dilek yıldızı

5 Temmuz 2009 Pazar
+ Şule, bisikletin yeni mi?
- Evet
+ Karne hediyesi mi?
- Hayır, dilek bisikleti
+ Babandan mı istedin
- Hayır, ben yerde yıldız buldum, bisiklet diledim, eve gidince babam bisiklet alacağını söyledi. dilek bisikleti yani bu.

Nuriş gülümser, arkasını döner uzaklaşmak üzere. Sonra birden aklına gelir ve bisikletiyle uzaklaşmakta olan Şule'ye seslenir.

+Şuleee! Senden bi'şey isteyeyim mi?

Şule hemen bisikletten iner ve bisikleti tur atması için Nuriş'e uzatır.

+ Yok yok, bisikleti istemiyorum. Madem senin dileklerin kabul oluyor benim için de dilek diler misin?
- Tabi dilerim. Bi yıldız daha bulunca senin için dilek dilerim.

gitme

gitme
hep burada kal

bizimle kal
bu kıyıda

 
naeknhu © 2008. Design by Pocket