25 Temmuz 2011 Pazartesi

yollar

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Hepimizin başından geçen bir platonik aşk olmuştur, günlerce gecelerce onun hayaliyle kavrulmuş da bir türlü kavuşamamışızdır. Yine de vazgeçmemiş hep ona kavuşacağımız güne dair planlar yapmışızdır ya, işte ben iki senedir -aslında evveli de var- böyle yanıp tutuşuyorum da bir türlü kavuşamıyorum... Şöyle sabahtan akşama yan gelip yatacağım, efil efil esen rüzgarla -artık olmayan- saçlarımın dalgalanacağı bir yerde, belki bir hamakta bütün yorgunluğumu bırakacağım bir güne... Üstelik televizyon karşısında koltuğa kıvrılarak geçirmeye bile razıyım da o günü, yok işte, gelmedi bir türlü.

Önceki hafta Zeynep, Orçun, Korkutalp üçlüsüyle karşılanacak günün şahaneliğine dayanamayıp 27 saatliğine Antalya'ya gözlem şenliğine gitmiştik. Üstelik kendi kullandığımız arabayla, yarısından çoğu yol çalışmasına maruz kalmış yollarda.

Değdi mi? Kesinlikle! Bu mucizeye en azından senede bir kere tanık olmak lazım. Üstelik en az senede bir vampir de oynamak lazım :) Gün doğumu bizi cezbedip, yollara düşmemize vesile olan şaşaasıyla olmadı, ezgiden yoksundu, ama olsun…

Giderken kaybolduğumuz dağ yollarına, üç tercihin üçünü de yanlış kullanıp otobüsle 1,5 saatlik yolu hususi araçla 3 saatte ancak alabilmemize, yolun bittiği yerde geçmek zorunda kaldığımız derelere ve nihayetinde sabah ezanıyla birlikte önümüze çıkan ve bize yol gösteren dedelere hiç değinmeyeceğim :)

Dönüş vakti geldiğindeyse son 52 saatte sadece 9 saat uyuduğumuz için bizi en azından Afyon'a kadar zinde tutacak bir kahvaltıya ihtiyacımız vardı. Edirne/Yeşil sera'yı andıran vefakat adını şu an hatırlayamadığım yerdeki çardakta, sofraya katı gelen tereyağını kahvaltının sonunda tamamen eritecek sıcakta yaptığımız tatmin edici kahvaltı bizi Afyon İkbal lokantasına kadar idare etti. İkbal'de tadına doyum olmayan kuzu tandır ve kaymaklı ekmek kadayıfı ise hala sayıkladığımız bir lezzet :)

Hareket halindeki her türlü araca bindiğim anda uykuya dalma alışkanlığıma karşı koyup yol boyunca Kağan'ı konuşturma görevinde gayet başarılı gidiyordum ki, Gebze yakınlarında uykuya yenik düştüm, bunun için tekrar tekrar özür diliyor, ve bizi her koşulda sağ salim varış noktasına ulaştıran kaptanımıza sevgilerimi sunuyorum :)

Bu yorgunluğu atmaya çalışırken, Özlem&Martin'in sağdıçlığıyla ertesi haftamız şenlendi. 80'ler partisi tadında çok eğlenceli bir düğündü. O kadar ki "oynamak"tan bihaber ben, ortalığı harekete geçirmek için damadın babası Dieter ile cha-cha yaptım :)

E tabi hafta içi tam mesai çalışan bünyeler için haftaya bir iki ağır organizasyon sıkıştırmak böyle tatlı şikayetlere yol açıyor. Yine de durmak bilmiyor ve bir türlü hayata geçiremediğimiz "elli dokuz" için malzeme toplamaya devam ediyoruz.

Bu hafta sonu da Altınoluk'taydık. Şahane cevizli börek için bile değerdi o kadar yol ki, üstüne Bağlarbaşı'nda yenen köfte-yoğurt ikilisi ilaç gibi geldi…

Önümüzdeki hafta mı? Bakalım… Yapılması gereken bir sürü tadilatımız var… Yapan hünkar beğendiyi hak eder… Eğer bir bir rota sunup bizi baştan çıkarmazsa…

22 Temmuz 2011 Cuma

telepati

22 Temmuz 2011 Cuma
uykudan gözlerini aralayıp, teki açık teki kapalı gülümseyerek bakarken "şeye benzemişsin" dediğinde; alakasız bir filmden alakasız bir karakter olan "ayşe'ye mi?" dediğimde verdiğim yanıt doğru olduğu için seviyorum seni...

dönüş vakti

nispeten nefes almaya vakit kaldığına göre bu çorak alanları biraz bereketlendirmenin zamanı geldi...
blog yazmayı özlüyor, ama o ilk adımı atamıyodum uzun zamandır... dünkü bi gülümseme o enerjiyi verdi, gerisi gelir inşallah...


 
naeknhu © 2008. Design by Pocket