24 Şubat 2009 Salı
aşklar eskir
sevdim seni, başkası yok
bir savaştır sürüp gider aramızda
haklısı yok
ne bu aşk bir kedi
ne de sen bir kuşsun
ne hayat bir hamal
ne de sen yokuşsun
ne yalnızlık peçete
ne de aşk leke
dökülmüş üstüne haydi sil
haydi sil sararıp solan aşkımızı
güller ve hayaller
isimler ve resimler silinir
aşklar da bir gün eskir
ister sev ister sevil
hiçbir şey olması gerektiği gibi değil
(ezginin günlüğü)
23 Şubat 2009 Pazartesi
tango
Ne iyi oldu yahu Nevra Hanım ile yaptığımız sözleşme. Hadi bi' dahaki pazar gelsin bir an önce... Son 87 saatte sadece 13 saat uyumuş olmama rağmen hala böyle diyorsam müstahak bana bu yorgunluk :)
nobel
20 Şubat 2009 Cuma
davul
paspal
sıfat Rumca
1 . Bakımsız, dağınık, pis (kimse, kılık vb.). |
2 . isim Çok kepekli un: "Dört sene çamurlu paspaldan ekmek yiye yiye bıktılar."- A. Gündüz. |
3 . isim, argo Kötü cins esrar. |
isim, hayvan bilimi Rumca
1 . Kefal türünden bir balık (Mugil cephalus). |
2 . argo Fahişe: "Onların aftosuna hanımefendi derler, bizim paçozumuzun adı ya alüftedir ya şıllık."- A. Gündüz. |
Paspalın birinci anlamını kastederek paçoz dediysem eğer... Üstelik müdür beyle konuşurken... Allah beni davul etsin mi? Etsin vallahi :)
18 Şubat 2009 Çarşamba
16 Şubat 2009 Pazartesi
masal
Dışarda da lapa lapa kar yağıyor.
O kadar güzel yağıyor ki, ve bu çirkin şaşaldan o kadar güzel sesler çıkıyor ki; masal gibi...
15 Şubat 2009 Pazar
-Annecim yatıyorum henüz. Sen çıkarken haber ver, buluşur döneriz eve.
(yarım saat sonra)
-Neşe ben çıkıyorum sen de çık yavaş yavaş.
-Anne ben Etiler’deyim.
-?!
İşte hafta sonumun özeti.. Cumartesi bi’ ara duş almak için eve uğramayı saymazsak hep sokaklarda.
Sevgililer gününü Süreyya hocayla kutladık. Hediyelerimiz bile vardı da ayıp olmasın diye takside takdim ettik :) İki bayan için fazla romantik bir gece olurdu yoksa görenler için.
Uzun zaman oluyordu milonga kapatmayalı. Çok güzel geçti. Pilatesin faydası mı, yoksa araba kullanmayı rüyamda öğrendiğim gibi tangoyu da rüyamda mı geliştirdim bilmiyorum ama inanılmaz keyif aldım ve hiç yapamam sandığım hareketleri yaptım. İltifatlar bile aldım :)
Bi’ de dansını sevdiğim halde kokusuna dayanamayıp oturduğum bey olmasaydı.. Bütün gece acaba üstüme sinmiş midir tedirginliğiyle oturdum.
Bir de Ümit beyin dediği gibi pek kuvvetli bir hafızam yok efendim. Yoksa çantamı bir mağazada, şalımı başka mağazada bırakır ve yarım saat boyunca hiç eksikliklerini çekmeden dolaşır mıydım? Saatimi bıraktığım yeri hiç saymıyorum bile.
Bugün de ne zamandır fırsatını bulup gidemediğim Mohini’ye gittim. Çocuklar için mağazaların, atölyelerin, oyun alanlarının olduğu bir alışveriş merkezi. Süreyya Hoca’nın destek verdiği Artölye’ye. Bir saatliğine gitmiştim ama bir baktım 6 saat geçmiş. Süreyya hocanın porselen dekorlamalarıma ettiği iltifatlar asılsız değilmiş, orada üniversiteden öğrencilerinin çalışmalarını görünce hak verdim kendisine ayıptır söylemesi. Yok canım, kendini beğenmişlik değil, görünen köy kılavuz istemiyor :)
Yarın Mustafa beyle konuşup fabrikada kendime fırın yapabilir miyim, kaça mâl olur diye soracağım. Olursa büyük rahatlık olur. Her yaptığımı anında fırınlayabilirim. Böylelikle bir çalışmanın ortalama 3 kere fırınlandığını düşünürsek 3 haftalık beklemeden kurtulmuş olacağım.
Nevra hanım da tangoya başlıyor. Hadi hayırlısı.
13 Şubat 2009 Cuma
örtmenim
M: Yine yaramazlık yapacaktı da ben gelince durdu di mi?
N: :)
M: Dün yaparken elini kestiğin şey bu muydu? Ben de seviniyorum çalışanlarım çok çalışıyor, sürekli yeni bir şeyler yapıyor diye.
N: Neden, çok yaratıcı değil mi?
M: Yaratıcı da…
N: Ana okulu örtmeni olucam ben!
Ü: (haince) Aa, senin çocuklar n’oldu? :) (Fabrika gezisi için gelen 100 kişilik öğrenci grubunu 5 kişi aramızda bölüşmüştük)
M: Bi’ şey mi oldu çocuklara
N: Şeyy.. Kayboldular..
M: :)) Nasıl? Kaç tanesi?
N: 20 :S
M: 20?!
M,N,Ü: :))))))
(Vallahi kayboldu 20 çocuk. Sadece 30 saniyeliğine bırakmıştım halbuki. Anahtar alıp geldim. Bi’ baktım yoklar :) )
12 Şubat 2009 Perşembe
wo
Eve gelir gelmez bir heves damla sakızlı Türk kahvesi yapayım dedim. Aslında herkese "çok süpeerr bi damla damlatıyosun yetiyoo" diye anlatmama rağmen ay acaba az mı gelir diyerek 5 damla damlattım. Köpüklü köpüklü döktüm altın yaldızlı fincanıma, aldım, pencerenin yanına oturdum. Şööyle bir baktım camdan. Önce kokusunu içime çektim ve ardından bir yudum aldım kahvemden. Allahımm hayatımda tattığım en iğrenç kahveydi. Hemen gittim döktüm. Üstüne su, mercimek köftesi, portakal suyu vs bi dünya şey tükettim. Ama yok, bana mısın demiyor. Hala o iğrenç tat ağzımda. Bir dahakine 5 fincana 1 damla damlatsam belki... Ama uzunca bir süre cesaret edemem sanırım.
Rezilsin wo, rezil. İnsan üstüne bi şey yazar. Öyle boca etmeyin filan. Öyykk!
hadi
Sevgili Neş’e,
Herkes aynı şeyleri sevmek zorunda değil, bunu öğretmiştim sana daha önce. Hala idrak edemediysen bu senin bir mankafa olmandan ileri geliyor olabilir. Senin o kes yapıştır faaliyetlerin herkesi gülümsetmek zorunda değil. Elbette “bu ne be” diyenler olacaktır, onu hazırlarken kestiğin parmağına aldırmadan. Yılma. Bil ki etrafında bu minik anıları çantasında, masasında, saçının telinde, yatağının başucunda barındırmak isteyenler daha fazla. Hem o depresyonda, biliyorsun. Neden döktün ki yüzünü? Topla hemen ve gülümse hadi. Yoksa onu nasıl gülümsetirsin?
mng kargo sabır taşı güçlendirme servisi
+ İyi de madem öyle kapıya niye not bırakmadınız?
- Bırakılmıştır mutlaka.
+ O zaman şansa bakın ki notların ikisi de kaybolmuş.
- Adres Alemdar cd bıdı bıdı… değil mi?
+ Hayır, Yavuz Sultan Selim cd vırı vırı… demek ki yanlış adrese götürmüşsünüz.
- E tamam işte doğru adres. YSS Cd.
+ İyi de Alemdar demediniz mi az önce
- Adres doğru
+ ?!?
11 Şubat 2009 Çarşamba
kaşarlı domatesli ekmek
cinnamon
O değil de, Eticin çok güzel bi’ şey be. Ama o bi' paketin içine minik minik sıkıştırılmışlar değil. Kocaman gülümseyen Eticin. O elimdeyken ben de gülümsüyorum kocaman. Gülümserken ağzım daha büyük olduğundan mıdır nedir, hemen bitiveriyor. Sonra sağıma soluma bakıp kimsenin olmadığından emin olunca son bir hamleyle pakette kalan çikolata pıtırlarını ağzıma döküyorum. Ve bir Eticin seremonimiz daha sona ermiş oluyor. Yok, her zaman şimdi olduğu gibi masamda bırakmıyorum boş paketi baktıkça gülümserim diye. O bugüne özgü :)
Ayten Alpman’ın “söyleyemedim”i de güzelmiş. Biraz melankolik gerçi. O yüzden sanki İspanyolca şarkı dinliyormuş gibi sözlere kendini vermeden dinlemek lazım.
8 Şubat 2009 Pazar
iki yoktan ne çıkar, fikredelim bir kerre
(nâbî)
7 Şubat 2009 Cumartesi
murat uyurkulak
"Netamiye dediğiniz ülke, çağrışımlarıyla vs... aslında Türkiye. Türkiye'yi ve son yirmi yıldır yaşanan 'iç savaşı' anlatmak için neden fantastik bir kurguya ihtiyaç duydun?
Bence benim kurgum fantastik değil. Har ziyadesiyle 'gerçek' bir metin. Fantastik olan, Netamiye'nin kendisi. On iki yaşındaki çocukların on üç kurşunla öldürülüp 'terörist' damgası yediği, vicdanları gereği savaşmayı reddeden bir avuç insanın zindanlarda çürütüldüğü, tek kuruş rüşvet almadan görevini yapan memurlar meydanlarda coplanırken, katillerin ve hırsızların kahraman sayıldığı bir ülke, fantazyanın ta kendisi değil de nedir? Ben Har'da olsa olsa, bu acayip fantazyayı bir tür 'hakikat' düzlemine çekmeye çalışmış olabilirim."
(Orhan Güneşdoğmuş'un söyleşisinden)
sen
dört bir yanım...
6 Şubat 2009 Cuma
albatros
iyi ki üşenmemişim...
sabaha kadar yürürdüm de, tadının damağımda kaldığı daha iyi...
dalgalandım da duruldum
Geçti gerçekten…
Her şeyden bihaber olsan da, sadece varlığınla rahatlattığın için teşekkürler :)
5 Şubat 2009 Perşembe
100
4 Şubat 2009 Çarşamba
diş perisi
*Resimdekiler küçük bir kısmı. O kadar aktar halini aldı ki ev, etiketlemek farz oldu. Emekliliğimde yapacağım iş belli :)
3 Şubat 2009 Salı
temizlikçi
İş yerinde elimde toz beziyle yaklaşık 1 saat geçirdikten sonra spor salonundan çıkıp eve dönerken markete girdim ve bir dünya temizlik malzemesi aldım. Yorgun argın eve gelip hemen dip köşe temizliğe giriştim. Çamaşır suyu genzimi yakana kadar bi’ yerleri ovdum durdum. Temizliğin bir çeşit terapi olduğunu bir kez daha tecrübe ettim. Bir baktım saat 12’ye geliyor ve adam akıllı yorulmuşum. Haliyle ardından deriiin bir uyku..
Ellerim hala çamaşır suyu kokuyor… Ve ben bu kokuyu seviyorum :)
tercüman
http://translate.google.com/
dil öğrenmekte zorluk yaşayan fakat alanlarındaki yayınların neredeyse tamamı yabancı dillerde olan pek çok arkadaşım var. çevirileri çok başarılı olmasa da, hiç olmazsa genel bir fikir vermesi açısından hoş olabilir. tabii böyle pek çok site var ama ben ilk defa türkçe dil alternatifi olana rastladım. üstelik sitelerin de olduğu gibi çevirisini yapıyor.
google daha iyisini yapana kadar bununla idare edicez :)
2 Şubat 2009 Pazartesi
bekle beni
saçma da olsa bekleyişin
yalnız sen olsan bile bekleyen beni
bekle beni
bırak beklemekten usanmış dostlarım
öldüğümü sansınlar benim
içme anılar gibi acı
içme sakın o şaraptan
yağmurlar içinde bekle beni
karlar tozarken bekle
ortalık ağarırken bekle beni
kimseler beklemezken bekle
(konstantin simonov)
af
bağışlayın, yapamadıklarım için iki sevgili... dost…
yalnızlığa tahammülüm yok
sizin için değil aslında bunlar
tamamen bencillik
mutlu olmamın yolu bu
sevdiğim siz değilsiniz belki, sizi mutlu etmeyi seviyorum