Transgenik bitkiler, her türlü yaratıkla sözümona verimlilik adına gönlümüzce oynamak bir yanda; kalıtsal olarak taşınan hastalıklara çözüm bulmak, tedavi amaçlı yapay dokular üretmek diğer yanda... İki kutupla da aynı dal uğraşıyor ve kutuplardan birine yaklaşmaktaki tek etken "etik". Birinciye karşıyım, istediğim ikinci diyebilirsin ama bir şekilde birinciyi tercih etmiş kişilerden eğitim alıyorsun ya da onlarla birlikte çalışıyorsun. Daha da kötüsü ilerde onların senin bilgilerinden faydalanma ihtimali... Böyle düşünceler dolanırken aklımda, hani tam üstüne bastı derler ya, öyle oldu Gediz hocanın sunumu.
Simülasyon kuramına göre birinci grup Baudrillard tarafından siborg(cyborg) bilimciler, ikinci grup ise Gediz hoca tarafından post fizikçiler olarak tanımlanmış. Birinci grup dünyanın sonunu getirme, düzenini bozma pahasına birtakım faaliyetlerde bulunurken, ikinci grubun yaptığı düzeni ya da düzensizliği (zira birinci grup temel olarak düzensizliği kendi tanımlarınca düzene döndürmeye çalıştığından veriyor asıl zararı) bozmadan anlamaya, tanımlamaya çalışmak.
Fakat ne yazık ki günümüzde siborg bilimciler çok daha fazla. Bu, birikimsel bir şey. Şimdiye kadar düzen olarak kabul ettiğimiz şeylere, düzensiz ya da öteki olduklarından sildiklerimize (örneğin kızılderililer) kim karar verdi? Bugünkü siborg bilimciler de verilmiş yanlış kararların üzerine yetişti neticede. İnsanın hamam böceğinden daha değerli olduğuna kim karar verdi de insanlara zararlı bir şeyi yok ederken onun hamam böceğini ortadan kaldırma ihtimalini önemsiz gördü...
Artık yanlış yapmaktan korkmuyorum, çünkü hangi gruba ait olduğumu net olarak biliyorum.
Oktay Sinanoğlu'nun dediği gibi: Biz(Türkler) farklıyız, çünkü kalbimiz var.
8 Mart 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Bu güzeldi.
yaşasın saybörgler
Yorum Gönder