Bugün itibarıyle tam 15 gündür hastayım. Öksürüyorum, boğazım ağrıyor ve sesim hiç feminen değil. Hala giyinmeyi öğrenemedim. Kar beklenen günde incecik tişört üstüne pardösüyle dışarı çıkarsam sonucun böyle olması hiç de şaşırtıcı değil. Mart da hiç şaşırtıcı değil. Öğrendik artık, kapıdan baktırıp kazma kürek yaktırırmış gerçekten. Kazma kürek yakamayanları da hastalıktan yattırır heralde lafın devamı olarak...
Şimdi ben bugün çok gevezeyim ve sürekli saçmalıyorum o yüzden. Bazen böyle oluyor. Bir süre sessiz kalmam gereken bir ortamdaysam, ordan ayrıldığımda insan gördüğümde/duyduğumda nefes almaksızın konuşabiliyorum. Hasbelkader kimse çıkmazsa karşıma en yakınımı arayıp, bak fena halde konuşmam gerekiyor, lütfen sus ve beni dinle diyip sonra mütemadiyen saçmalayabiliyorum.
Bugün de sanırım 2 saat 10 dakika süren oyunda sessiz kalınca böyle bir patlama yaşadım. Kod adı: Kongo'ya gittik Melda ile birlikte. Muhteşemdi diyemeyeceğim. Fazla durağandı. Güzel göndermeler yok değildi ama gereksiz uzatılmış bir oyundu. Olsun, bu akşam bu oyuna gitmesem çok daha faydalı bir iş yapmayacaktım; en fazla 35-40 sayfa kitap okurdum, ama hiçbir şey değilse bile otobüs durağında yanıma soru sormaya gelen bayandan korkup da o tatlı iletişimi kuramamış olurduk örneğin. Bazen böyle saçma sapan ufacık tefecik şeylerle mutlu oluyorum işte. Ne de olsa hayat "an" değil mi?
Uyku saatimi geçtim, en iyisi uyuyayım. Benim için gün yatağa girince bitmiyor ne de olsa. Öyle macera dolu ve eğlenceli rüyalar görüyorum ki; hiç sıkılmıyorum uyurken. Bak bu da enteresanmış, öyle diyorlar.
Sen bloga yazma yazma, yazdın mı da böyle baştan ayağa saçmala. Oldu mu şimdi? Hı?
18 Mart 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder