Blogcan, işe girdiğimden beri ağzımdan düşürmediğim istifa sonunda cuma günü itibarıyle gerçek oldu. Vedalaşırken 1,5 senede aslında ne kadar fazla insandan ne kadar çok şey öğrendiğimi fark ettim. Her zaman söylediğim gibi, orayı çok seviyordum ama şu kendini gerçekleştirememek mi yetinememek mi bilmiyorum, içten içe kemiriyordu beni. Ve eğer madem bir gün ayrılacağım burdan, bir an önce olsun diyordum.
İstediğim, beklediğim şeyler aslında çok basit, çok temel... Ama öyle bir akıntıya kapıldım ki, yerimde duramıyorum. Bu akıntının beni istediğim yere götürmeyeceğini de biliyorum sanırım. Üstelik kapıldım dediğim son zamanlarda olan bir şey değil, epeydir içinde olduğum bir akıntı... Hep bir fazlasının beklenmesiyle ilgili bir durum...
Bu düşünce bu öğlene kadar aklımda yoktu. Koşturmaca yavaşlayıp da düşünmeye fırsat olunca haliyle böyle şeyler çıkıyor.
Cumartesi 11 otobüsüyle geldik Ankara'ya, Oli Bey ile birlikte. 5 gibi buradaydık. Önce kampüse gelip yurda kaydımı yaptırdık, ardından eşyaları odaya bırakıp Bahçeli'ye gittik. (Eğer Bahçelievler'e Bahçelievler dersem Ankaralı olmadığım anlaşılır. :) )
İftardı, tatlıydı derken saat 9 buçuk gibi Kızılay'a geçtik. Oradan Tunalı'ya doğru yürüdük ki, gündüz sözleştiğimiz gibi Öz ve Siman çifti ve arkadaşlarıyla buluşalım. Gittiğimizde sakin bir yerde oturuyorlardı. Sonra sırf ücretsiz girişleri var diye -gece hayatıyla pek tanışık olmadığımdan emin değilim- kulüp / bar tarzı bir yere gittik. Pek tabii ki tez zamanda sıkıldık ve Siman'ın huzurlu yuvasına doğru yola çıktık :) Evi çok çok sevimli...
Biraz sohbet ettikten sonra yolun ve uykusuzluğun da verdiği yorgunlukla uyku faslına geçtik.
Asıl sürpriz ertesi güneymiş. Böyle bir pazar kahvaltısı yapmayalı uzuuun zaman oluyordu. Becerikli gurmemiz Bilgen ve başarılı aşçımız Siman'ın büyük emeğiyle hazırlanan kahvaltımızı uzun zamana yayarak yaptık. Oli Bey akşam üzeri İstanbul'a döneceği için fazla geçe kalmadan bizi Bahçeli'ye bıraktılar. Bir kahve içimlik zamanımızda Zeynep Hanım da bize eşlik etti. İstanbul yolcumuzu uğurladıktan sonra Zeynep Hanım ile akşam yemeği yedik ve yurt yaşantısında gerekli olacak şeyler alışverişi yaptık.
Pazartesinin sürprizi de Utku Bey idi. Ankara'ya iş görüşmesine gelmiş. Öğleden sonra kendisiyle buluşup hoşbeş ettikten sonra onu da İstanbul'a uğurladık ve kabullenmemiz gereken Ankara'mızla başbaşa kaldık.
Dün de yurda geç geldiğim için zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Vefakat bugün... Ne yazık ki yine başladı o sorgulama... Yarın gece İstanbul'a dönüyorum... Biraz kendimle kalıp kafamı toparlasam iyi olacak. Araya bir küçük tatilcik filan...
Bir dahakine daha sevimli şeyler yazıcam, söz!
Unutmadan, ben bugün Gurbet gördüm. Daha doğrusu dün birden önüme atladı da konuşmaya vaktimiz yoktu. Bugün onların bölümden bir hocayla görüşmem vardı, o vesileyle Gurbet Hanım ile de uzun uzadıya konuşabildik.
Bir de bugün ilk defa "hocam" oldum :)
15 Eylül 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Hadi hayırlısı!!!
İnşallah hayllerin deki gibi olur her şey ve beklentilerin havada kalmaz; inşallah yeni yeni, güzel güzel anılar katar Ankara sana; inşallah tekk başına yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu düşünürsün sen de; inşallah yolculuğun bu yolda devam eder.
Bir de "İlk kez "hocam" oldum bugün" derken ne demek istedin anlamadım:(
Şimdilik zor geçiyor be onurCUK. Zamanla alışırım herhalde, koşturmaca başlayınca.
Bugün ilk defa asistan olarak bir derse girdim ve ilk defa hocam diye hitap edildim :)
Örttmenim desinler bence çok daha güzel, anlamlı Ben olsam öyle diyin lan derdim. :)
Buraya gelince haber ver görüşelim.
Yorum Gönder