11 Ocak 2010 Pazartesi

velhasılı

11 Ocak 2010 Pazartesi
Yaşlanmışım be blog! Vallahi, içler acısı durum. Eskiden sabah 9'da başlayan gün sabaha karşı 4'te biterdi de ertesi gün yine sabahın 8'inde ayakta olurdum. Şimdi nerdee? Ne oldu da neyin yorgunluğu bu bilmem.

Cumartesi annecikle kahvaltı ettikten sonra onu işe uğurlayıp çıktım kursa gittim. Kaç hafta önce tabak bırakmıştım fırına da yeni gidebildim almaya.

Öğlen Eylül'ün kurs çıkışına giderken Taksim'e, bir minicik Eylülcük ile tanıştım otobüste. Bazen 8 bazen 25 yaşında olduğunu iddia eden 5 yaşındaki Eylül ile :) parmağındaki ojelerin 5 yaşındakiler için olan ojelerden mi olduğunu sorunca önce parmak uçlarına yükseldi, sonra da kollarını havaya kaldırıp büyüğüm ki ben dedi. Çocuklar çok tatlı. Uzaktan baktı baktı bir gülümseme görse hemen gelip bıcır bıcır konuşmaya başlayacak belli. Yol boyunca öpe koklaya bitiremedi. Nasıl güveniyosun küçüğüm, kimim ki ben?

Hmm bir de içimi burkan bir detay... Yüzünde makyaj olmamasına rağmen far, allık, ruj filan sürdüğünü iddia ediyordu. Dedim ki, senin gözlerin o kadar güzel ki -gerçekten de öyleydi, yemyeşil gözler- makyaj yapmasan da çok güzel olursun bence. Hayıııırrr dedi bastırarak. Makyaj yapmazsam güzel olamam kiiii. 5 yaşındaki bir çocuğun makyajsız güzel olamayacağını sanmasına yol açan her türlü basın yayın organından tiksiniyorum.

Küçük Eylül'ün yanından ayrılıp orjinal Eylül'le buluştuk. J'adore'du sanırım oturduğumuz yerin adı. Herkesin bir gün açma hayaliyle yanıp tutuştuğu cafélere benziyor. Minik ahşap masalar, masalarda canlı çiçekler, kendini evinde hissettiren bir sevimli çikolatacı.

Bütün taşları ve akabinde incileri döktükten sonra Hakan Bey de masamıza müdahil oldu. Öyle olunca dans edecek bir yer bulmak farz oldu. Önce Mısır apartmanına gittik. Vakıf toplantısı varmış, hazırlıklar vardı. E çok da seçeneğimiz olmadığına göre ikinci seçenek olan TangoJean'e gittik. İrfan Bey sağ olsun dersi üst kata almak suretiyle bize jest yaptı.

Eylül'den sonra Nimi, Nilü ve Burcu'yla buluşacaktım, iki buluşma iç içe geçti. Kızlar TangoJean'e geldi. Sonra hep beraber geçen sefer tünel tarafında keşfettiğimiz ve adını hala bilmediğim yere gittik. Kahveler içildi, fallar bakıldı. Bana pek tabii ki pek çok uzun ince yol çıktı. Hiç de adetim değildir halbuki (!) :) Gece boyunca masamızın yanında 392 kişi düşme tehlikesi atlattı. Masaya bir kamera koysak görüntüleri show habere satabilirdik.

Nimicim Eylül acilen bir pijama partisi istiyor aynı ekiple, haberin olsun.

Eve geldiğimde saat 1 olmamıştı ve ben yorgunluktan ölüyordum. İşte bi 99'luların ilkokula başladığını öğrendiğimde fark etmiştim büyüdüğümü bir de şimdi...

Pazar da Volk'un Amerika'dan temelli dönüşü şerefine fakültedekilerle buluştuk. Begüm'ün bıcır bıcırlığına bayılıyorum blog. O kadar çocuk ki yarın öbür gün koyduğu tanılara kim inanacak bilmem :) Gerçi ben hala kendimin de "Neşe Hanım" oluşuna inanamıyorum ya... Birileri sözümü dinleyince çok komik geliyor. Böyle beni ciddiye alıyolar filan. Ne bileyim içimden elma şekeri yemek gelirken birileri gelip bana yapacakları şeyi soruyor. Hayat ne garip! :)

Bugünkü en büyük dileğim "hava keşke erken kararmasa" idi, gerçekleşmedi. Yaz gelsin bir an önce. Güneşi kendi ellerimle uğurlamak istiyorum artık.

4 yorum:

nimi dedi ki...

Neşe Hanım, pijama partisine okey diyorum ben, sizde mi yapsak bizde mi, ya da nerede, onu size sorayım dedim. elma şekerini unut, sen soru sorulmaya mahkumsun :D

Adsız dedi ki...

görüşelim. Okudukça kıskanıyorum seni. :(((

Pijama partisine bende gelebiliyor muyum? Ama şort ve tişört giyiyorum ben piijama niyetine. (Hemi de Gökyüzü Gözlem Şenliği tişörtü.) Donmaz mıyım partilerde?

neş'e dedi ki...

madem sirkanım da gelecek bizde yapalım. bizim evimiz sıcacık bikerem, donmazsın ki.

ayrıca yorum manyağı yapmışsın be beni :)

Adsız dedi ki...

Yap tabi. Ev sıcak olmazsa çemkiririm ama. :)

2 ay uzak kalınca bilog ortamlarından hepisini bir çırğıda okudum. Ondan oldu yorum manyaklığı. :D

 
naeknhu © 2008. Design by Pocket