Yazma sıklığım epey düştü. Çünkü yazma sıklığı ve hayat sıkıcılığı müthiş bir korelasyon içinde. Negatif korelasyon haliyle... O kadar çok çalışıyorum ki akşamları eve geldiğimde konuşmaya mecalim kalmamış oluyor. Ya beni ancak spor kendime getirir deyip spor salonuna atıyorum kendimi, ya da bir şeyler okuyayım da gün kazançsız bitmesin diyorum. Bu arada insanın canı çikolata çeker gibi spor çekermiş meğer. İki gün gitmezsem üçüncü gün koşar adım atıyorum kendimi salona.
Hafta sonları, hafta içi sıkıcılığının etkisiyle kendimi nerelere atacağımı şaşırıp pek çok şey yapmaya çalıştığımdan dolu dolu geçiyor, kabul de, bu da inanılmaz bir fiziksel yorgunluk veriyor. Hafta içi zihinsel, hafta sonu fiziksel derken bünye mütemadiyen yorgun.
Baktım böyle bir yaşam beni insanlıktan iyice uzaklaştıracak ve bir müddet sonra mutsuzluğa sevk edecek, hiç olmazsa hafta içi bir akşam bir aralar geleneksel hale getirmeyi başardığım tiyatro günlerine geri döneyim dedim. Artık hafta içi bir gece tiyatro, iki-üç gece spordayım. Belki biraz daha rahat olur böylelikle kafam.
Geçen hafta Ne dersin Azizim?'e gittik annecikle. Aziz Nesin uyarlaması. Hem bugüne hem geçmişteki pek çok siyasal olaya taşlamalar var. İşin kötü yanı geçmişteki olaylara atılan taşların bugün hala gediğine oturuyor olması. Oyunu öyle bir seyirciyle izledik ki, of of... Bir oyuna giderken beni en çok korkutan şey kötü bir oyun olması değil de oyunu kötü seyirciyle izlemek olmuştur hep. Çünkü en kötü oyun bile bir şey katar, en azından eleştiri kabiliyetini geliştirir. Ama ya nerede alkışlayacağını, neresiyle güleceğini bilmeyen seyirci öyle mi? Verdiği tek şey sinir! Bir de yanımdaki beyefendinin kendini iyice kaptırıp sahneye laf atması, kara mizahı komedi olarak algılaması yok mu?...
Tüm çevre şartlarına rağmen en beğendiğim oyunlar arasında yer aldı Ne dersin Azizim?
Az önce söylemeyi unuttuğum bir şey var, gün itibarıyle çalışmak sadece hafta içine mahsus değil. Önümde yığılı dağ gibi kağıt... Bugün de böyle geçecek ne yazık ki. En azından yeşilliklerin içinde çalışmak bir nebze rahatlatıyor. Şimdi gidip onlarla baş etmem lazım blogçe. Hadi sana kıyak geçip bir iki resim atıp öyle gideyim!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder