Hafta sonu sigaradan öyle midem bulandı ki, eve gelir gelmez bütün kül tablalarını en ücra köşelere sakladım ve anneme sıkı sıkı tembihledim, “neşenin astımı mı var dersin, yoksa delidir ne yapsa yeridir mi bilmiyorum ama sakın ola kimsenin bu evde sigara içmesine izin verme”. Zaten dumanından rahatsız olurdum ama artık rahatsız olmanın ötesinde, tiksinme, mide bulantısı ve tahammülsüzlük geldi. Dolayısıyla dün öğle aralarında dinlenirken herkesin bol bol sigara tükettiği yere gitmedim. Onun yerine yapraklarının tozlarının alınma vakti gelmiş olan drasenamla uğraştım. Yapraklarının tozlarını almak, kurumuş yaprakları temizlemek, toprağını havalandırmak… Sonra gittim marangozdan 4 tane çıta kestirdim. İyice eğilmiş olan dalları çıtalarla sabitledim. Budadım. Bir dalını da eve götürmek üzere ayırdım. Boyumuz 180’i geçmiş, 180’lik çıtalar arada kaybolduğuna göre.. Yok yok alt tarafı bir çiçek değil, bir de rain in the nature olunca fonda, huzur yahu. Bütün gördüğüm yeşil yapraklar çünkü sol tarafıma bakınca.
İş yerinde elimde toz beziyle yaklaşık 1 saat geçirdikten sonra spor salonundan çıkıp eve dönerken markete girdim ve bir dünya temizlik malzemesi aldım. Yorgun argın eve gelip hemen dip köşe temizliğe giriştim. Çamaşır suyu genzimi yakana kadar bi’ yerleri ovdum durdum. Temizliğin bir çeşit terapi olduğunu bir kez daha tecrübe ettim. Bir baktım saat 12’ye geliyor ve adam akıllı yorulmuşum. Haliyle ardından deriiin bir uyku..
Ellerim hala çamaşır suyu kokuyor… Ve ben bu kokuyu seviyorum :)
3 Şubat 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder