Buyrun yorumlayın bakalım şu rüyayı;
Yerde küçük bir demet -5-6 sap- karanfil buluyorum ama hepsi tomurcuk(1). Hiçbiri açmamış. Sonra onu alıp çiçekçi aramaya koyuluyorum(2). Bir tane görüyorum kalabalığın ortasında büyükçe bir tezgâhı olan çingene amca. Ona gidiyorum bu 5-6 sapı veriyorum. “Bunlar senin olsun başka bir demet alacağız biz” diyorum. İlkokul öğretmenimiz Aynur öğretmene(3). Adam ayva dilimleri koyuyor demetin içine. “Yok” diyorum “sadece çiçek koy, çiçekler daha güzel gözüküyor”. Sonra avokado koymaya kalkıyor(4). Bu sefer de “avokado hem pahalı hem güzel gözükmüyor” diyorum. Adam “gelsene biraz” deyip arka taraftaki çadırın arkasına götürüyor beni. “Ben kendim üretiyorum bunu. İthal etmeye gerek yok ki her şeyi. Biraz tohum çalışması yaptım bir de uygun ortam hazırladım tamam. Hem de çok ucuza satabiliyorum böylece” diyor(5). “Hmm” diye geçiriyorum içimden “benim eksiğim burada galiba”
Şimdi gelelim bu rüyanın nerden çıktığına;
(1) Kalyonlu tabak bittikten sonra karanfilli bir pano hazırlamayı düşünüyorum ve bu aralar düzgün bir karanfil motifi arıyorum
(2) Bu sabah çiçekleri sulamak için saatimi 15 dk erkene kurmuştum.
(3) Pazar günü Aynur öğretmenle görüşeceğiz. Üstelik çoğu ilkokul arkadaşıma da haber saldım. Ben zaten onunla bağımı hiç koparmadım da, bu seferki kalabalık onu epey mutlu edecek.
(4) Dün bize gelen komşu anneme haftada iki kere avokado yemenin bilmem neye iyi geleceğini söylüyordu. Sanırım kansızlığa.
(5) Son zamanlarda okuduğum kitaplar, hayat hikayeleri ve izlediğim filmlerin de etkisiyle ülkemin son 60-70 yıldaki durumuna fena halde üzülüyorum. Endüstrileşmenin sürekli baltalanmasıyla ne kadar dışa bağımlı bir toplum haline geldiğimizin altı çiziliyor hepsinde.
Bir bilinçaltı kendini geceleri ancak bu kadar güzel açığa çıkarır :)
19 Kasım 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder