Hep derdim ve zannederdim ki sevdiklerim yanımda olduktan sonra her yerde yaşarım. Bugün İstanbul'un da başlı başına bir "sevdiğim" olduğunu fark ettim. Ve öyle büyük sözler söylememeye karar verdim.
Derken Ebru abim geldi ve vapur yolculuğu boyunca hiç susmadan adaya doğru seyirttik. Ne kadar özlediysek birbirimizi ve ne kadar dolduysak...
Burgaz Adası'na ilk gidişim. Daha adım attığında çok farklı olduğunu hissettim. Burnumun dibindeki bu güzelliği daha önce fark edemediğim için biraz da üzüldüm. Hemen faytonla Kalpazankaya'ya gittik.
Anlattıkça anlattık. İçimizi döktükçe toparlandık. Sık sık ah ne iyi ettik de geldik kızçem dedi, ne iyi ettik Ebru abim dedim. Çok güzel tespitler çıktı arada, çok güzel laflar... Hikayeler, denemeler daha bir anlam kazandı. Taşlar yerli yerine oturdu.Adaya gidince mecbur vapur saatine bağımlı oluyorsun. Vapura 1,5 saat kala biraz da sahilde keyif yapmak için aşağı indik. İç geçire geçire yürüdüğümüz sokaklardan, güzelim evlerin arasından...
Sahile indiğimizde Yorgo yolumuzu kesti ve zorla çay ikram etti bize. Altındaki anlamı bildiğimiz halde bilmezden gelip keyfini çıkardık.
Ardından asıl kahve keyfi yapacağımız yere gidip Heybeli Ada'ya karşı içtik kahvemizi vapuru beklerken.
Dönüş yolunda hangi ara bu kadar yorulduğumuzu anlamasak da iyice uyku bastırmış, pestilimiz çıkmasa bile iyiden iyiye yorulmuştuk.
Ebru abim her zaman dediği gibi yine sık sık dile getirdi Emel ablamla ne kadar benzeştiğimizi. O yüzden fazla fotoğraf çekemedim fotoğraf makinesini çıkarır çıkarmaz "Hah, küçük Emel de geldi" dediği için :) Oysa o kadar güzel detaylar vardı ki...
Ne keyifli oldu bugün Ebru abim. İyi ki haydi kızçem dedin...
1 yorum:
her zaman "haydi kızçem"... canım kızım sen ne zaman istersen, ebru abim demen yeter. sevgiyle, vefayla
e.
Yorum Gönder