Planladığımız gibi sabah erken yola çıktık. Yoldaki radarlara prim vermemek için 80-90 gittiğimizden yol biraz uzun sürdü. Yaklaşık 250 km. Yol ortasında bir de Susurluk kahvaltı molası olunca Cunda'ya varmamız 12'yi buldu... Nasıl bir insanım ki sabahın 9'unda vıcık vıcık yağlı çiğ börek yiyip ayran içtikten sonra Van'dan aşina olduğum kavut ve balı görünce dayanamayıp kahvaltıyı başa alıp bir posta da ondan yedim.
Aslında Erdek-Cunda gezisi olduğu gibi yeme içme üzerine kurulu bir geziydi...
Ayvalık'ı Cunda Adası'na bağlayan köprü Türkiye'nin ilk boğaz köprüsüymüş. Cunda'da önce Aşıklar Tepesi'ne Rahmi Koç tarafından restore edilen ve bugün Necdet Kent kütüphanesi olarak anılan taş değirmene gittik.
Çok sevimli beyaz masalar, mavi sandalyeler vardı. Etrafın yeşilliğiyle bir araya gelince tam bir ada cafesi olmuş. Ama ne yazık ki servis biraz fazla ağırdı.Etrafın kalabalığına ve gürültüsüne aldırmadan biraz kitap okudum. Bıraksan 5 saat daha o sandalyede öylece otururdum...
Biraz çarşı pazar gezip karşı koyamadığım deniz kabuğu hastalığımın esiri olarak abuk subuk şeyler aldıktan sonra sıra yine yemek yemeye geldi! Şaka gibi ama iki gün boyunca 2 saat aralıklarla ana yemek kıvamında yemek yedim!Cunda'da yemeden dönmeyinler arasında karides dolması, papalina ve sıcak ot vardı. Yemeden dönmek olmazdı...
Deniz kenarındaki Lyra restorana rezervasyon yaptırmıştık, o günlerdeki Lyrid meteor yağmurunun hatrına. Sonra Lezzet Diyarı'nın yanından geçerken gelen Rum ezgilerini duyunca dayanamayıp oraya oturuverdik. Servis de lezzetler de oldukça başarılıydı.Ertesi gün lensim yırtılınca planlarda biraz değişiklik oldu. Mükemmel anne Nuriş İstanbullar'dan elini uzatıp bana yirmi dakika içinde Bandırma'da lens buldu, üstelik resmi tatilin ertesi günü olan bir cumartesi günü... Lensçi bile böyle bir anneye sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu söyledi ya, yeter! :)
Bandırma'dan zeytin, zeytinyağı, zeytinyağı sabunu gibi bilimum alışverişimizi yaptıktan sonra dönüşte Kyzikos'a gittik. Hadrian tapınağı olarak da geçiyor. Henüz kazı aşamasında, şu halde;
Kyzikos'tan sonra Erdek'e bağlı köylerden biri olan Turan köyüne gittik. Balık yemeye. Bilmeyenin gitmesinin imkansız olduğu bir yerde, bir dere kenarındaki Uysal alabalık tesisine...
Bol hareketli, bol gezmeli, bol yemeli bir hafta sonu kaçamağı daha gerçekleşmiş oldu. Listeden Cunda da eksildi. Yıllardır alınan Atlas dergileri boşa gitmeyecek gibi duruyor! :)

0 yorum:
Yorum Gönder